Flight Behaviour Romanında İklim Krizinin Sosyal ve Ekolojik Boyutları – Begüm Gökçen
Barbara Kingsolver’ın 2012 yılında yazdığı Flight Behaviour romanı, bireysel dönüşümler ile dünya genelindeki çevresel sorunlar arasındaki karmaşık bağı edebi bir bakış açısıyla ortaya koyar. Roman, sağlam toplumsal yapılar, kültürel inanç sistemleri ve bireysel farkındalığın, iklim değişikliği gibi evrensel bir problemin anlaşılmasındaki rolünü merkez alır. Tennessee’nin yoksul bir yerleşiminde yaşayan Dellarobia Turnbow’un tesadüfen tanık olduğu bir doğa olayı aracılığıyla hem çevresel hem de kişisel dönüşüm süreçleri ele alınmıştır. Kelebeklerin sıra dışı göçü, yalnızca iklim değişikliğinin bir örneği olarak değil, aynı zamanda karakterin içsel uyanışının bir sembolü olarak da tasvir edilir. Kingsolver, bilim ve inanç, şehir ve köy, bilgi ve cehalet arasında gidip gelen bu romanında, çevresel krizlerin sadece doğal bir tehlike değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir sorun olduğunu ileri sürmektedir. Aynı zamanda bilimsel bilgileri toplumsal yapılarla harmanlayarak iklim krizinden yalnızca çevresel bir sorun olarak değil, aynı zamanda etik, duygusal ve varoluşsal bir konu olarak bahseder. Bu çerçevede Flight Behaviour, çevre edebiyatının önemli örneklerinden biri olarak dikkat çeker.
Romanın odak noktası, Appalachian Dağları’nda yaşayan 28 yaşındaki Dellarobia Turnbow’dur. 17 yaşında hamile kalıp aile ve toplum baskısıyla evlenmiş olan Dellarobia, yoksul bir yaşamın içine hapsolmuş durumdadır ve hayal kırıklıklarıyla doludur. Eğitimini tamamlayamamış ve hayatı oldukça monotondur. Evliliğinden ve yaşamından memnun değildir; bu nedenle farklı bir yaşam kurma isteği taşır. Yaşamı, çocuk yetiştirme, tarım faaliyetleri ve maddi zorluklarla şekillenmektedir. Kocası Cub’un pasifliği ve kayınvalidesi Hester’ın otoriter tutumu, kendi hayatı üzerinde kontrol sahibi olmasına engel olur. Dellarobia’nın karakterinin gelişimi, iklim değişikliğini simgeleyen Monarch kelebeklerinin ortaya çıkmasıyla başlar. Kelebeklerin ortaya çıkışı, onun hayatında önemli bir değişim noktasıdır. Kendi isteklerini, düşünsel yeteneğini ve bağımsızlığını değerlendirmeye girişir. Bir gün dağa çıkarak evliliğinin aleyhine bir davranışta bulunmaya karar verir; ancak orada onu beklenmedik “mucizevi” bir manzara karşılar: ağaç dallarında parlayan milyonlarca Monarch kelebeği. Ağaçlar yanıyor gibi görünür fakat bu göz yanılmasının sebebi Monarch kelebeklerinin turuncu rengidir. Bu olağanüstü olay, Dellarobia’nın yaşamında bir dönüm noktası olur. Bu kelebekler, normalde kış aylarında Meksika’ya göç etmeleri gerekirken, iklim değişikliği yüzünden yollarını kaybederek Tennessee’ye ulaşmışlardır. Bilim adamları durumu incelemek amacıyla bölgeye gelir; bu aşamada Dellarobia, akademik araştırmalara katılır ve hem zihinsel hem de ahlaki bir uyanış yaşar. Roman, bu kelebek göçü etrafında oluşan bireysel, toplumsal ve bilimsel algı düzenini inceler.
Kingsolver, Dellarobia’nın değişimini yalnızca bireysel bir açıdan değil, aynı zamanda feminist bir bakış açısıyla da inceler. Doğa ile kadın arasındaki bağlantı, çevre edebiyatında genellikle ekofeminist bir perspektif ile ele alınır. Dellarobia’nın doğa ile olan ilişkisi, onun bedeni ve kimliği hakkında yeni bir kavrayış geliştirmesine olanak tanır. Kelebekler, çevrelerinde ve bedenlerinde özgürlük arayışının bir sembolü haline gelir. Dellarobia’nın bilimsel çalışmalara katılması, ona hem doğayı hem de kendisini anlama imkânı sağlar. Bu da demek olur ki karakterin evrimi doğrudan çevresel farkındalıkla eş zamanlı olarak gerçekleşir. Dellarobia’nın annelik, ev hanımı olma ve eş olma görevlerinden kurtularak kendi düşünce ve duygularında bağımsızlık kazanması, toplumsal cinsiyet normlarına karşı sessiz fakat etkili bir isyan niteliğindedir.
Romanın önemli noktalarından biri, bilim ile toplum arasında mevcut olan ilişki ve bu ilişkinin sınıf farklılıkları ve kültürel engeller ile nasıl biçimlendiğidir. Dellarobia’nın bulunduğu kasaba, düşük gelirli, eğitim seviyesi düşük ve dindar bir halk yapısına sahiptir. Bu toplumda bilim, yabancı, zor anlaşılan ve hatta tehditkar bir yapıda kabul edilir. Kelebeklerin ortaya çıkması, başlangıçta dini bir işaret ve bir mucize olarak algılanır. Bu analiz, Dellarobia’nın da dahil olduğu inanç sisteminin, bilimsel düşünceye karşı nasıl bir direnç geliştirdiğini ortaya koyar. Kingsolver, bilimsel bilginin halk tarafından algılanmasındaki zorlukları çok katmanlı bir biçimde yansıtır. Roman boyunca bilimsel açıklamalar, dini inançlar, medyanın yüzeysel anlatıları ve bireysel şüpheler sürekli çatışma halindedir. Bu, bilimsel gerçeğin halk tarafından kabul görmesindeki sembolik zorlukları ortaya koyar. Roman, iklim değişikliğinin yalnızca soyut bir bilimsel olgu olmaktan çıkarak, köy sakinlerinin günlük yaşam deneyimleriyle kesiştiği alanları öne çıkarır. Bilim uzmanı Dr. Ovid Byron’un varlığı ile bu direnç daha çok belirginleşir. Byron, akademik çevrelerden gelen, entelektüel bir kişilik olarak öne çıkar fakat kasaba sakinleri için karmaşık terimler kullanan, gururlu ve soğuk bir yabancı olarak algılanır. Dellarobia’nın Byron ile olan bağlantısı, iki ayrı evren arasında bir köprü görevi görür. Dellarobia, bilimsel kavramları kendi yaşadığı deneyimlerle yorumlamaya başladıkça hem kişisel hem de toplumsal bir farkındalık sürecine adım atar. Naomi Oreskes ve Erik M. Conway’in Merchants of Doubt adlı eserlerinde belirttikleri üzere, bilimsel bilgilerin toplum tarafından benimsenmesi, sadece doğruluğa değil, aynı zamanda sunum şekline ve sosyal bağlama da bağlıdır. Dr. Ovid Byron karakteri, bilimsel düşüncenin simgesi olarak bu bilgiyle toplumu aydınlatmayı amaçlar. Ancak bu çaba, sosyal ve ekonomik eşitsizlik, eğitim eksikliği ve yerel inanç sistemleri sebebiyle zorluklarla karşılaşır. Bu aşamada roman, Rob Nixon’ın “Yavaş Şiddet (Slow Violence)” terimiyle ilişkilendirilebilir: Çevresel tahribatın sonuçları anında belirgin değildir, fakat zaman geçtikçe bireyler ve topluluklar üzerinde derin etkiler bırakır. Kingsolver, bilim ile toplum arasında yaşanan bu iletişim eksikliğini, iklim kriziyle mücadelede en önemli engellerden biri olarak değerlendirir. Bilimin toplumdan ayrı, seçkin bir konumda kalması, iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir engel oluşturur. Bu nedenle, Dellarobia’nın bilime olan bağlantısı, normal insanların çevre konularında duyarlı hale gelebileceği ve bu sürece katılabilecekleri düşüncesini pekiştirir. Bilimsel bilgi, roman süresince sadece akademik ortamların malı olmaktan kurtulur; yaşam, doğa ve insan ile birleşerek daha derin bir anlam taşır.
Romanın merkezindeki sembolik öğe, şüphesiz ki Monarch kelebekleridir. Bu kelebekler, her yıl Meksika’ya göç ederken seyahatlerini belirli iklim şartlarına göre organize ederler. Ancak iklim değişikliği nedeniyle geleneksel yollarını yitirmiş ve Tennessee gibi elverişsiz bir bölgeye ulaşmışlardır. Bu doğa olayı, hem bilimsel hem de edebi yönden birçok farklı anlam içerir. Kelebekler, doğanın dengesinin bozulmasının ve insanların müdahaleleri neticesinde zarar gören ekosistemlerin canlılar üzerindeki etkilerinin açık bir örneğidir. Rob Nixon’ın “Slow Violence” terimi, bu çerçevede oldukça net bir şekilde ifade edilmiştir. Nixon’a göre çevresel tahribat, genellikle aniden değil, yavaş ve gözle görülmeyen bir şekilde meydana gelir. Flight Behaviour, bu görünmezliğe dikkat çekmektedir. Kelebeklerin hatalı bir şekilde göç etmesi, aniden ortaya çıkan bir felaket değildir; aksine, uzun vadeli bir hasarın sonucudur. Dellarobia’nın bu duruma tanıklığı, çevresel krizlerin algılanış şeklini dönüştürür. Roman, doğayı sadece güzel bir varlık olarak değil, aynı zamanda bir etik yükümlülük alanı olarak değerlendirir. Kingsolver, anlatım tarzında bilimsel bilgileri şiirsel ve mecazlarla zenginleştirerek sunar. Anlatım, zaman zaman bilimsel gerçeklerden uzaklaşarak daha duygusal bir tonla devam eder. Bu, çevre edebiyatında yaygın bir şekilde başvurulan bir tekniktir: bilimsel veriler, edebi biçimlerle birleştirilerek hem duygusal hem de düşünsel bir etki sağlanır. Dellarobia’nın doğa ile olan ilişkisi, yalnızca bilgilendirici değil; aynı zamanda estetik, duygusal ve sezgisel boyutlarda da derinleşmektedir.
Roman, aynı zamanda köy topluluklarındaki muhafazakâr yapıları da eleştirir. Dellarobia’nın hayatı, genç yaşta evlenmesi ve anne olma görevlerine sıkışmış olarak gelişmiştir. Ancak kelebeklerle karşılaşması, onun bu bağları gözden geçirmesine imkân tanır. Bu bağlamda, kişisel uyanış ile ekolojik farkındalık arasında bir ilişki oluşturulur. Dellarobia’nın zihinsel ve duygusal olgunlaşması, çevresel farkındalığın da yükselmesi anlamına gelir. Roman ayrıca, medyanın ve kamuoyunun doğa olaylarını nasıl ticari bir hale getirdiğine ve bu durumu anlamdan uzaklaştırdığına dair eleştiriler de sunar. Medyada kelebekler “harika” ya da “mucize” olarak tanıtılırken, durumun bilimsel ve ekolojik yönleri gölgede kalmaktadır. Bu durum, iklim krizinin popüler kültürde nasıl yüzeyselleştirildiğine dair eleştirisel bir bakış açısı sunar.
Flight Behaviour, çevre edebiyatında “özne” kavramını da ele alır. Dellarobia’nın pasif bir karakterden bilinçli bir bireye dönüşmesi, yalnızca bireysel bir öykü oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda aktif vatandaşlık ve çevresel hareket etmenin önemine dair bir değerlendirmedir. Kingsolver, bu karakter değişimi aracılığıyla, bireylerin dünya çapındaki sorunlara etkili yanıtlar verebilmesi için öncelikle kendi yaşam koşullarını gözden geçirmeye başlaması gerektiğini vurgular. Bu yüzden roman, iklim değişikliğinin duygusal ve ahlaki boyutunu ortaya koyarak, çevre edebiyatının salt betimleyici olmaktan çıkıp, bireyleri eyleme teşvik eden bir güce dönüşmesini sağlar. Bu, anlatının hem bireysel hem de toplumsal değişim potansiyelini barındırmasını mümkün kılar.
Roman, medya kuruluşlarının çevresel krizleri nasıl aktardığına dair eleştirel bir bakış açısı da sunar. Medya, kelebekleri bilimsel bir olgu olarak değil, duygusal ve estetik bir durum olarak tanıtır. Gazeteciler, haberleri canlandırarak okuyucuların dikkatini üzerine çekmeyi amaçlar. Ovid Byron’un bilimsel açıklamaları, medya tarafından yönlendirilerek daha fazla “tıklanabilir” bir hale getirilir. Bu durum, Baudrillard’ın simülasyon teorisini hatırlatır: gerçeğin yerini, medya aracılığıyla oluşturulan bir görünürlük alır. Gerçek tehlike olan iklim krizi, güzel görüntüler (kelebekler) ile örtbas edilir. Kingsolver, medya yoluyla sunulan doğa görsellerinin, politik ve ekonomik bağlamlarından ayrı değerlendirildiğini gösterir. Bu ayrılık, çevresel sorunlara karşı toplumsal ilgiyi geçici ve yüzeysel hale getirir. Roman, medyanın iklim değişikliğini tanıtma şekline eleştirilerde bulunurken, okuyucuları medya tüketimlerini sorgulamaya teşvik eder.
Kısaca, Barbara Kingsolver’ın Flight Behaviour romanı, iklim değişikliğini yalnızca bir çevre sorunu olarak değil; aynı zamanda kültürel, toplumsal ve bireysel bir mesele olarak ele alan bütünlüklü bir edebi metindir. Dellarobia Turnbow’un dönüşümü, bilimle kurduğu ilişki, doğayla olan bağları ve toplumsal cinsiyet rolleriyle mücadelesi, romanı hem çevre edebiyatı hem de feminist kuram açısından anlamlı kılar. Kingsolver, bilimsel bilgiyi estetik bir anlatıya dönüştürerek, çevresel farkındalığı yaygınlaştırma potansiyelini açığa çıkarır. Roman, bilimsel verilerin duygusal ve kültürel bağlamlarla nasıl anlam kazandığını gösterirken, okuyucuya da hem bireysel hem kolektif sorumluluklar hatırlatır. İklim değişikliğine dair etik, politik ve sosyal bir bilinç geliştirmek isteyen herkes için Flight Behaviour, derinlikli ve düşündürücü bir kaynaktır.
Works Cited
Baudrillard, Jean. Simulacra and Simulation. University of Michigan Press, 1994.
Kingsolver, Barbara. Flight Behaviour. Faber & Faber, 2012.
Nixon, Rob. Slow Violence and the Environmentalism of the Poor. Harvard University Press, 2011.
Oreskes, Naomi, and Erik M. Conway. Merchants of Doubt. Bloomsbury Publishing USA, 2010.